30 Kasım 2014 Pazar

KIZIM SENİN SÜTKARDEŞİN BİR KÖPEK :0

Evde artık baş başaydık;Cenk,Ben,NiL ve ZaZ. Cenk işe gitmeden,ben sabah erkenden NiL'i emzirip ZaZ'la 1-1.5 saat kadar yürüyüşe çıkıyorum . Zaten 2 saatte bir emzirmem gerektiği için anca yetiyor zaman. ZaZ'ı sabah  yürüyüşe çıkarmazsam bütün gün beni yiyor,dibimden ayrılmıyor, gözümün içine bakıyor "ne zaman çıkacağız" diye, çok pis vicdan yaptırıyor insana. Hele bir de onu gezdirdiğim saatlerde kucağımda NiL varsa burnuyla NiL'i itmeye çalışıyor kucağımdan "onu bırak beni gezdir" diyor resmen. Hem NiL'i kıskanmasın diye, hem de ben zayıflamak istediğim için seve seve her sabah çıktık yürüyüşlere. Ama ona ayırdığım zaman yetmiyordu ZaZ'a, sürekli kucağımda birini görmeye alışık değildi. Ne zaman NiL'i emzirmek için otursam diğer göğsüme de o çıkmaya çalışıyordu. Çıldıracak gibi oluyordum; bir göğsümde daha karnımdan yeni çıkmış pamuklara sardığım 3.300'lük narin bebem , diğer göğsüme tırmanan 40 kilo olduğunun farkında olmayan kendini bebekle bir tutan şuursuz köpeğimiz ZaZ. Gerçekten çok şuursuzdu. İlk günler sakin davranmaya çalıştım pabucu dama atılmış gibi hissetmesin,kıskanmasın diye ama başa çıkamıyordum.Artık eve gelen misafirler onunla ilgilenmiyor herkes NiL'le ilgileniyordu.Bir ara cidden artık kıskançlıktan çatlayıp ölecek sandım. Sürekli dibimde beraber emziriyoruz, beraber altını değiştiriyoruz,beraber uyutuyoruz 1 saniye bile ayrılmıyor dibimden. NiL'le ilgilenmem gerekirken paçamdan çekiyor,üstüme çıkıyor,beni yalıyor,ağlıyor artık dayanamayıp bağırıyordum. Bu sefer korktuğum başıma geldi depresyona girdi,küstü öyle sessizce yattı tüm gün ve yüzüme baktı üzgün üzgün hep, çok içim kıyılıyordu ama elimden geleni yapıyordum bildiğin 2 çocuk annesi gibiydim hiç bir farkı yok. Artık zamanla durumu kabullenmeye başladı o da,ben de. Biraz küs biraz barışık geçiriyorduk günleri. Bu arada her gün NiL'i 2 saatte bir emzirmek dışında, 150 ml kadar süt sağıp hergün 1 tane buzluğa atıyordum. İleride iş olur, güç olur, hasta olurum, bir şey olursa ya da ek besinlerinde mamalarına katarım diye stok yapmaya başlamıştım. Birgün birkaç saatliğine işim vardı dışarı çıkacaktım anneme bırakıp ama hiç biberondan süt vermemiştim içecek miydi bilmiyordum. Bir tane çıkarayım da deneyeyim dedim çıkardım buzluktan,süte bir koku sinmiş,çözemedim ilk başta,kokladım aradım taradım sonra anladım ki yeni aldığım buz kalıbının plastik kokusu sinmişti.Tek tek bütün sütleri açtım baktım hepsinde aynı koku. Buzluğun bir gözünü doldurmuştum. Nasıl moralim bozuldu anlatamam iki arada bir derede sağdığım sütler çöpe mi gidecekti? İşte tam o an ZaZ'la göz göze geldik. Yalanarak bana "plastik kokusunu sorun etmeyeceğini" anlatmaya çalışıyordu sanırım. Sokakta gezerken sanki hiç evde yemek vermiyormuşuz gibi bayat ekmeklere saldırıp çamurlu suları içmeye çalışan köpek benim sütüme hayır demezdi herhalde. Hemen bir poşet sütü çözüldükten sonra döktüm mama kabına. Kana kana içti anasının  sütünü.Yavrum benim zaten hiç anne sütü almadan anasından koparmışlardı veletler onu. O eksikliğini tamamlamış olduk. O günden sonra NiL'i emzireceğim zaman günde 1 tane de ZaZ'a sütümden vermeye başladım. Artık SÜT KARDEŞ  olmuşlardı.Umarım NiL ileride köpeğiyle sütkardeş olmayı sorun etmez,ona uygun bir dille bu durumu açıklayacağım ya da ne açıklayacağım, hazır yazmışım direk bu linki yollarım okur  :) Ama ç
ok eğlenceliydi bu durum. Ve artık arada ki buzlar erimeye başlamıştı. ZaZ artık NiL'i kucağımdan itmiyor aksine yalamak istiyordu. Artık bu durumdan onun da payına düşen birşey olduğu için sakince sırasını bekliyordu. Hatta bu durum ek besinlerden sonra daha da süper bir boyuta ulaştı. NiL doyduktan sonra artan mamalarını ZaZ'a veriyorduk. O mamasını yerken ZaZ başında sabırla sonuna kadar bekliyordu ve sonunda illa ki bir kaşık da olsa birşey kalıyordu onun payına. Ve bu durum yüzünden NiL'e inanılmaz bir saygı duymaya başladı.Sanki onu besleyen NiL'di.Benim sütüm ve NiL'in ultra organik mamalarının artığı yüzünden ZaZ iyice palazlandı ve yine Cenk'in diline düştük, " Zeynep bu köpek hiç ölmeyecek bu beslenmeyle 38 yaşına kadar yaşayacak,ben sana söyleyeyim" diyordu. Geçekten doğru söylüyordu. bizden iyi besleniyordu. Ama olsun sütüm, helal olsun evlatlarımaaaa :) Saksı değilim ben bir köpeğin süt annesiyim, en çok bana soracaksınız ;) (Umarım bu yüzden Show habere çıkmam,baştan söylüyorum vallaha da billaha da çıkmam)





29 Kasım 2014 Cumartesi

HAMİLEYKEN YAPTIĞIM 12 DENYOLUK

 1.  9 ay istisnasız hergün çikolata yemek (ben bunu hamile değilken de yapıyordum)
 2.  İlk 6 ay her gün böğüre böğüre ağlamak (çok pişmanım,söylecek sözüm yok umarım bebeğimi üzmemişimdir)
 3.  Cola içmek (ayda 1 cola içen ben hergün uyuşturucu bağımlısı gibi titredim cola içmek için)
 4.  Hamile kaprisi yapmamak (Kapris yaptığımı,nazlandığımı zannetmiyorum ama yaptıysam bile az yapmışımdır, keşke daha çok yapsaymışım)
 5.  Hiçbir şey  aşermeyip, kocaya gece yarısı sokaklarda yiyecek aratmamak.(ben bunu nasıl kullanmadım ya)
 6.  Son 1 ay her sabah poğaça yemek (hem de 1 tane de değil, 2-3 tane, çok utanıyoruuuuum)
 7.  Sabahtan akşama kadar film izlememek (bunu niye yapmadım ve ben bütün gün ne yaptım acaba)
 8.  Blog açmamak (şu an hamileliğimde olan bir çok şeyi hatırlayamıyorum bile)
 9.  Daha çok fotoğraf ve video çekmemek (kimse fotoğrafımı çekmemiş ezik gibi sürekli kendimi çekmişim aynada)
10. Düşüncesiz insanların hamilelik ve doğum ile ilgili olumsuz örneklerini dinleyip "bana bunları niye anlatıyorsun" diye sormamak (buna niye katlandığımı bilmiyorum)
11. Doğum sonrası için buzluğu yemekle doldurmamak (ilk günler için cillop olurdu)
12. 10 kilo alacağım deyip 24 kilo almak (denyoluğun daniskasıydı)





27 Kasım 2014 Perşembe

POĞAÇA GÖRÜNCE AĞLAYAN LOHUSA

Hastaneden eve dönüyorduk,annem,babam,Cenk,ben ve bebeğimiz. Minik kuşu yuvasına koyacaktık artık. Ablası (köpeğimiz ZaZ) evde bizi bekliyordu ve ilk karşılaşmaları çok önemliydi. Aylar öncesinden ilk karşılaşma için bir sürü program yapmıştık ZaZ'a kocaman bir oyuncak ve kemikler almıştık. Bebeği Cenk aldı çünkü beni 2 gündür görmediği için muhtemelen üstüme atlayacaktı. Kapıyı açtık çok heyecanlıydı üstüme atlamamalıydı dikişlerim var ve hala ağrım vardı. Hemen kemiğini verdim daha fazla çıldırmadan o. Normalde bayılır kemiğe hemen alır götürür yer bitince gelir yanımıza, bu sefer anladı fazladan biri vardı, bir yandan kemiğini kemiriyor bir yandan yan gözle sürekli NiL'i kesiyordu.Biz de o sırada yavaş yavaş yerleşmeye çalışıyorduk. Kemiği bitince koklamak istedi NiL'i yaklaştırmadık çünkü internette çok araştırdık ilk başta bebeğin alanına girmesine izin vermeyin diyordu daha sonra yavaş yavaş yapacaktık bunu. Merak ediyordu sürekli gözü üzerindeydi biz de onu sakince uzaklaştırıyorduk. Oyuncağını verdik sonrasında bir süre de öyle oyalandı ve sakinleşti.
Eve geldiğimizde herkes uykusuz,yorgun ve açtı. Açtık ama ben eve gelmeden bir konuşma yaptım ailemle. İlk günden itibaren evde sebze,meyve ve et dışında hiçbir şey bulundurulmayacak ve eve sokulmayacak diye. "Hamileliğimde beni dinlemediniz tutamadım kendimi yedim ama evde olmazsa birşey yemem,tutarım kendimi" dedim. Annem  hemen "Olur mu kızım öyle şey bebeği görmeye gelenler olacak, ne yapacağız?" Açtım ağzımı yumdum gözümü "Görmeye gelen karnı tok gelsiiiin,burada  meyve yesinleeeer,

herkes yemeğe mi gelecek, bebek görmeye gelecekler, bananeeee, bu evde ben zayıflayana kadar bunların dışında bir şey yenmeyecek, şişman mı kalayım ben mutsuz mu olayım haaa?" Cenk'e de döndüm ve dedim ki "Bu sefer çok ciddiyim şişman bir karın olmasını istemiyorsan canın bir şey çekerse dışarıda ye öyle gel" dedim. Mesaj alındı diye düşünüyordum. Taaa ki eve geldik yerleştik çay demlendi ben anneme"Bana peynirli salata yapar mısın?" dedim. Ve koşar adım tuvalete gittim tartılmaya. Çocuğu doğurdum 2 gün geçti üstünden ve ben hala doğuma girdiğim kilodaydım 74 kilo. Şaka mı bu? Hani doğumda gidiyordu kilolar.? İnanılmaz moralim bozuldu. Lohusa depresyonuna girmedim ama çok ciddi kilo depresyonuna girmiştim.Ve sabrım yoktu hemen vermeliydim.Kararım kesindi.Neyse o moralle salona bir geldim ki bir de ne göreyim? Sanki ben o konuşmayı hiç yapmamışım. Pastaneye gidilmiş poğaçalar alınmış yetmemiş bakkala gidilmiş çaya batırarak yemeyi en sevdiğim bisküviler alınmış, inanabiliyor musunuz? Ben poğaçaları görünce bir ağlamaya başladım, herkes yine şokta. Bir yandan ağlıyorum, bir yandan ciyak ciyak bağırıyorum. "Siz beni hiç anlamayacaksınız, bana hiç destek olmayacaksınız,ben size bu evde bunlar yenmeyecek demedim mi?". Dediler ki " E acıktık biz de ama" Dedim ki "Gidin dışarıda yiyin, benim halime bakın , hiç mi acımıyorsunuz bana?" Annem korktu benden birden tabakları ortadan kaldırmaya başladı. Hala bilmem o gün o poğaçaların akıbetini  noldu, nerede yediler,yemediler mi, ne yemeyecekler kesin  yemişlerdir. Neyse ben hala salata bekliyorum, annem yaklaşık 18 su değiştirerek salata yıkadı,  bir de sirkeli sularda bekletti. Allahım öleceğim açlıktan. Neyse hazırladı sonra tabak seçtirdi bana "o tabakta mı yersin, bu tabakta mı,şu tabakta mı?" Allahım hamileliğimde şuursuzca yediğim için mi beni açlıkla imtihan ediyorsun? Düz tabak, çukur tabak ve kase seçeneğini görünce ben yine ağlamaya başladım. Bu sefer ben değil midem ağlıyordu açlıktan. Daha sonra seçtiğim şanslı kase de ağlaya ağlaya salatamı yedim.
Ve gerçekten ben zayıflayana kadar eve hiç bir yabancı madde girmedi, Arkadaşlarım bebeği görmeye geleceğiz diye aradıklarında direk çekinmeden hepsine "tok gelin ve eli boş gelin" dedim. Herkes kabullenmişti durumu çünkü halim ortadaydı. İlk birkaç gün dışarı çıkamadım, hava almak için balkona çıkıyordum her sabah balkonda cips,çerez çöpleri buluyordum. "Allah allah mahallenin çocukları mı atıyor bunları buraya" diyordum. Meğersem  Cenk'miş o, bakkaldan dönerken abur cuburları balkona atıp, evin içinden eli boş balkona çıkıyor ve her çıkışında orada yiyip,içiyormuş. "Dışarıda ye" dememden balkonu anladı sanırım. Neyse buna da şükür ben görmedikten sonra sorun yoktu.
Kafayı kendimle bozmuştum ve bu konuda çok gergindim. Ortada zaten gerilecek başka hiçbir konu yoktu. Ev huzur doluydu. Ağlamayan bebek yapmışız, emziriyoruz, altını değiştiriyoruz,uyuyor, gıkı çıkmıyordu. Doğumdan önce gözümüzü çok korkutmuşlardı geceleri uyuyamayacaksınız,susturamayacaksınız bebeği,uykusuzluktan birbirinize gireceksiniz,çok yorulacaksınız. Her şey söylediklerinin aksi gibi oldu NiL sürekli uyuyordu ve huzurluydu. Doğal olarak biz de birbirimize girmiyor,bu durumun tadını çıkarıyorduk. Belki de tam aksi biz çok huzurlu ve sakin olduğumuz için o da sakindi. Doyasıya seviyorduk onu, daha çok minik ve savunmasızdı. İçim gidiyordu,bir yerini inciteceğim diye. Ama sakınan göze çap batar misali Cenk bir gün altını değiştirdikten sonra kucağına alırken bebeği ellerinden aşağı kaydı. Şoka girdim ne bağırabildim,ne bir şey yapabildim. Donakaldım öyle bakıyordum. 2 saniyelik olay ağır çekimde 5 dakika gibi gelmişti bana. Evet ellerinden kaydı ama yere düşmedi Cenk resmen dizinde sektirdi ve yakaladı NiL'i.  Ama ömrümden ömür gitti o 2 saniyede.
Eve geldiğimiz ilk günden beri Cenk'le beraber baktık NiL'e kimse yatıya veya 40 çıkarmaya kalmadı yanımızda. Yani biz öyle istemiştik, yapabileceğimizi biliyorduk ve öyle de oldu. Annem sadece ilk başlarda gündüzleri yemek yapmaya uğruyordu ben de NiL uyurken ZaZ'ı dolaştırıyordum 1-2 saat hava alıp yürüyüş yapıp geliyordum. Her gün ziyaretimize birileri geliyordu ve biz de sayelerinde evden çıkamadığımız dönemde evimizde sosyalleşiyorduk. NiL sağlıkla doğduğu için çok mutluyduk zaten ama bir de üstüne hiç ağlamayınca mutluluğumuzun üstüne kremşanti sıktı.. Nil şu an 8 aylık ve bugüne kadar sadece doğduğunda ve ayda bir aşılarını olurken ağladı. Onun dışında hep güler yüzlü bir bebek oldu. Olur da bu yazıyı yazdıktan sonra bebeğimin huyu suyu değişirse valla sizden bilirim, bu yazıyı da imha ederim. (Yazının bu kısmında herkesten bir Maşallah istiyorum ) Saksı değilim ben, en çok bana Maşallah diyeceksiniz :)











26 Kasım 2014 Çarşamba

ŞİMDİ BEN ANNE Mİ OLDUM?

İlk hamile kaldığımda hemen internetten hesaplamıştım tahmini doğum tarihini 40 haftalık bir hamileliğin sonu 31 Mart'ı gösteriyordu. Ben de her hafta rutin kontrollerimiz olacak diye doktor randevularını 2 ay öncesinden 31 Mart'a kadar almıştım. Daha önce doğurursam iptal edecektim. Sondan bir önceki kontrolümüzde herşey normaldi, bir tek bebeğimin boynuna kordon dolandığını gördük ve ben telaşlandım. Doktorum bu arada kordon dolandığını "boynuna kolye takmış ufaklık" diye söyledi bize." Ne diyor yaaaa" diye yüzüne bakıyordum.Oysa ne tatlı kadın, endişelendirmemek için bütün sempatikliğiyle bize durumu anlattı. Bunun bir sorun olmayacağını,bu şekilde bir çok doğum yaptırdığını ve normal yoldan gelemez de asılı kalırsa hemen sezeryana alacağını endişe etmemizi söyledi. Ben de etmedim valla sonra. Gerçekten ikna etti beni. Bir de öyle yumuşak bir ses tonu var ki birşey anlatırken yarısında uyuyakalacağım diye korkuyordum. Doktor bana "en fazla 41 hafta beklerim 42'yi beklemem tehlikeye atamam" dedi. Bu durumda son 2 haftanın içindeydik. Artık ciddi anlamda yürüyemiyordum,ama normal doğum olsun diye de yürümeye çalışıyordum o da en fazla 20 dakika ve çok yavaş. Zaman geçmiyor,dakikalar saat ,günler hafta gibi geliyordu. Doğum yapmış anneler de kıs kıs gülüp "merak etme doğduktan sonra da zamanı yakalayamayacaksın,tadını çıkar" diyorlardı. Peki bana söyler misiniz, nefes almakta,yürümekte zorluk çeken,sürekli tuvaletin kapısını aşındıran,uyuyamayan,yardımsız yerinden kalkamayan,birçok yiyeceğin,içeceğin yasak olduğu bir dönemde bu şahsiyet nasıl tadını çıkarabilir bu durumun? Ne yapmamı bekliyorlar karnım burnumda anlayamadım bir türlü. Ya sabır çeke çeke geldi çattı 31 Mart ben de tık yok. Aslında birkaç gün öncesinde bir gece sancılarım oldu, gözlerim doldu sancıdan ama gelmedi. 31 Mart sabahı gittik randevumuza doktor ultrasona aldı beni ve "suyunuz bitmiş,tehlikeye atamam,suni sancı verelim, akşama kadar gelmezse sezeryana alacağım" dedi. Cenk'le şoktayız.İtiraz edecek durumumuz yoktu,doktorumuza güveniyorduk. Akşama her halükarda bebe kucakta demek oluyordu bu. "Hemen yatışınızı yapalım" dedi doktor. Ben "aaa yok olmaz şimdi yatmam" dedim. Cenk suratıma bakıyordu niye gibisinden. Dedim "hazır değilim ben bir eve gideyim hazırlanayım geleyim izin verin" dedim. Zar zor izin aldım hemen geleceğim çok yakınız zaten diyerek. Herşey kontrolümde olmalıydı eksik olmasın. Eve gittik alınacaklar ,çantalar,süsler,ıvırlar,zıvırlar bagaj tıklım tıklım. Tabi eve gitmişken bir makyaj yaptım hafiften Cenk'e çaktırmadan. Görürse" bunun için geldin di mi?",diye söylenecekti.Allahtan gözü beni görmüyordu heyecandan yerinde duramıyordu,ikimiz de de telefon trafiği yakınlarımıza haber veriyorduk. Evden çıkarken son bir kez NiL'in odasına baktım,  aylardır boş duran beşik sonunda sahibine kavuşacaktı, gözlerim doldu ama toparladım hemen kendimi. Sonra ZaZ'la vedalaştım ona kocaman bir kemik verdim yokluğumuzu bir nebze azaltsın diye ve arkadaşlarımı arayıp onlara emanet ettim.


Hastaneye gittik her şey çok hızlı gelişti hemen yatışımız yapıldı,ve suni sancı verildi. Bekliyorum sancı çekeceğim diye ama ben de tık yok. Biz odada annem,ben, Cenk kahkahalar atıp gülüyoruz muhabbet ediyoruz. Bir ara öyle çok gülmüşüz ki hemşireler koşarak odaya geldi" birşey mi oldu?" diye benim gülmekten gözlerimden yaş geliyordu artık. Şaşırdılar neyse gelmişken açılma var mı diye baktılar yok maalesef. Hastanenin koridorunda yürütmeye başladılar beni. Yürü babam yürü saatlerce yürüdüm. O sırada bir bayan daha vardı suni sancıyla yürüyen.Ben hamile olduğunu idrak edemedim kadının, leblebi yutmuş gibiydi. Gittim dedim "ama haksızlık bu ben niye böyleyim de(şişmanım da),sen niye öylesin(zayıfsın)? Gülümsedi hafiften ve bir de üstüne üstlük "benim 3. çocuğum benim hamileliklerim böyle olur" dedi. Ufff sinir oldum.O sırada arkadaşlarım gelmeye başlamıştı hastaneye herkes bir o kadına bakıyordu bir de bana. Dedim keşke bir an önce doğursa da artık insanlar fal taşı gibi gözlerle bizi kıyaslamasa.Neyse doğumda gidecekti kilolar öyle diyordu herkes yarın ben de zayıf olacaktım. Akşama kadar volta attım ben de açılma 2 cm, sıfır sancı, regl ağrısı gibi bir durum arada bir burkuluyorum o kadar. Doktor geldi "Sezeryana alıyorum sizi" dedi. Ne nasıl dememe kalmadan odada bir iğne yedim. Kafam güzeldi ameliyathaneye indiğimde. Ameliyathane de mübarek şen şakrak,cıvıl cıvıl muhabbet herkeste, Sanki doğuma değil de kahve içmeye gelmişim yanlarına."Ne güzelmiş burası ya" derken çaktılar narkozu "ay bileğim acıyor" derken gittim ben.





Kendime geldiğimde asansördeydim başımda bir hasta bakıcı adam tabletten bana bebeğimin fotoğraflarını gösteriyor. Bebeğimi ilk tablette gördüm sayesinde.Ben hiç böyle düşlememiştim onu ilk görüşümü. Bir anne bebeğini ilk tabletten görür mü yahu? Neyse sarhoş gibiyim bakıyorum ama boş boş. Bilen bilir narkozdan ayılınca saçma sapan tepkiler verirlermiş genelde insanlar. Ben de ilk saçma sapan tepkimi hasta bakıcıma vermişim;Göğüslerimi tutup adama "Süt var mı ben de?" diye sormuşum herkes gülünce adam utanmış kaçmış. Bir daha gören olmamış kendisini.

                                          Ahan da tam utanıp kaçarken yakalanmış kameralara


 Yatağıma geçirdiler, üstümü değiştirdiler, bebeğimi verdiler bana ama kafam hala çok güzel ağzımı açıp konuşamıyorum. Karnımda ki bebek çıkmış kollarıma konmuştu,şoktaydım sadece bakıyordum,incelemeye çalışıyordum,dokunuyordum. Sonra "hadi emzirelim" dedi hemşire ve emzirdim.




Ayyyy süt varmış yani ve o emiyordu işte buna çok sevinmiştim.Hemen hastabakıcı adama haber vermeliydim eheheheh :) Neyse bebeğimi yanıma koydular hemen . Doktor geldi her şeyin yolunda gittiğini söyledi ve buna benzer birçok şey anlattı tabi ben hala ayılmaya çalışıyorum hiçbir şey anlamadım bir tek en sonunda "Bir sorunuz var mı?" dedi onu idrak edebildim ve narkoz sonrası ikinci üstün saçmalama performansımı gösterdim.Doktor o kadar bebeğin sağlığını benim sağlığımı anlattıktan sonra ben ona" Bebeğin saçlarını tarayabilir miyim? diye sordum. Ve yine bana şaşıran bir surat ifadesi karşımda. Bu arada NiL şu anda 8 aylık ve hala kel. Ve herkes dalga geçiyor benle hala "Napıyon, tarıyor musun saçlarını doya doya" diye. Ama karnımdan çıkarmışlar yıkamamışlar bebeği,üstünde verniks denilen  bir tabaka var onu koruyormuş, göbeği düşene kadar yıkamıyorlarmış artık bebeleri, e tabi yıkanamayınca 3-5 tel de olsa karışık kuruşuk yapış yupuş duruyordu saçları.Takılmışım o mevzuya ben. Hem yıllar sonra doğum fotolarına baktığında evladım demez mi bana "Annne bu ne ya bir tarak vursaydınız kafama bari" diye. Anlatacağım ona ama  "Denedim kızım izin vermediler, anana güldüler, alay ettiler" diyeceğim.
Bir yandan aklımda ZaZ var sürekli. ZaZ'a baktınız mı,gezdirdiniz mi,çişini yaptı mı,kaç kere kaka yaptı,ışığı açık bırakın,suyu var mı bakın. Köpeği olanı en iyi yine bir köpeği olan anlıyordu.Canım arkadaşım o gün  ZaZ'la ilgilendiği yetmiyormuş gibi hastaneden geldiğimizde karnımız acıkır diye yemekler almış,süt yapan içecekler koymuş dolaba. Yaşasın arkadaşlar :)
Çok güzel dostlarımız var bizim bea. Ayıptır söylemesi odamızın kapısında izdiham vardı.Hemşireler kalabalığı yarıp içeri giremedik diyorlardı. NiL'i doğurduğuma ne kadar sevindiysem bütün dostlarımı orada gördüğüme o kadar sevindim. Acayip mutlu oldum herkes yanı başımızda. Gece yarısına kadar gelen giden bitmedi. Ertesi gün akşama kadar yine öyle hiç boş kalmıyordu oda  NiL'in gelişi bana ne kadar güzel dostlarım olduğunu gösterdi bir kez daha. Tabi bir hayırlı olsun diye aramayı bile beceremeyenler de vardı ,bir bebeğin dünyaya" merhaba" deyişini bile bahane edip kutlayamayan birileri yer almışsa hayatınızda yazık olmuş onlarla geçirdiğiniz zamana...
Neyse artık kimse umurumda değil odağım NiL artık. Gülen yüzüm benim o. Hastanede her şey çok yolunda ve güzeldi bir sağlık sorunu yoktu çok şükür. Tek sorun benim sezeryan dikişlerim kalkıp tuvalete gidemiyorum acıdan.Doğrulurken sanki bir kez daha yarılıyordu orası. Allahtan annemi eve yolladık da Cenk kaldı hastanede yoksa beni yataktan o ağırlığımla kaldırıp kim tuvalete götürecekti. Cenk öyle güzel baktı ki bana ve kızımıza anlatamam. Ben kendimde değildim Cenk 2 saatte bir NiL'i alıp göğsümde emzirtiyordu. Ben öyle yatıyordum malak gibi. Emindim iyi bir baba olacağından ama bu kadar yüksek performans beklemiyordum açıkçası.İkimizle de çok güzel ilgileniyordu ve halen de öyle...Aferin ona :)

İki gün hastanede kaldık  artık eve gitme vakti geldi. ya çok zorlanırsak eve gidince diye endişe ediyordum Hemşirelerden birinin kolundan tutup eve götüresim vardı. Hala şoktaydık. Evet anne-baba sıfatlarını almıştık artık ama öyle ulvi duygular uyanmıyor bir anda. Bir kendine bakıyorsun, bir bebeğe bakıyorsun, idrak etmeye çalışıyorsun, o benim mi şimdi artık ,benim kızım mı oldu,ben anne mi oldum? Evladııııım diye birşey kopmuyor bir anda böğründen,. daha çok sanki sevimli bir yavru kedi bulmuşuz da besleyip bakmak için eve götürüyoruz gibiydi o zaman ki halimiz.Ama şimdi sor; tepeden tırnağına, her hücresine kadar evladıııııııııım o benim, gülen yüzümüz o bizim. Ve artık saksı değildim ben artık anaydım,yani en çok soru sorulması gereken kişi ;)


                                                                        Hoşgeldin Aşk
                                                                           NiL Öztürk
                                                                          31 Mart 2014
                                                                              Pazartesi
                                                                                 18:00
                                                                          3.300 gr 50 cm
























                                                   


25 Kasım 2014 Salı

SİDİKLİ HAMİLE

Hamile kaldıktan sonra ilk aklıma düşen soru "Acaba kızım mı olacak, oğlum mu?" sorusuydu. Hemen de öğrenilmiyor ki 16. haftadan sonra diyor doktorlar ama 20. haftada bile öğrenebiliyorsun. Ay meraktan çatlayacağım.Ona göre hazırlanacağım,isim bulacağım,hayal kuracağım. İçimde ne olduğunu öğrenmem lazım.Her defasında bir heyecanla giriyoruz ultrasona hep kıçı dönük bize,bacaklarını kenetlemiş,göremiyoruz,sırf şeyini değil yüzünü de göstermiyor elleriyle kapalı hep o surat. Göremeyince de tabii ben evhamlandıkça evhamlanıyorum "Ay çocuğun yüzünde birşey mi var ki, niye yüzünü kapıyor? Doktor tabi bu sorumu kaale bile almadı. Derler ya kızlar göstermez diye efsane değilmiş,göstermedi bir süre ama hep kız olabilir denildi,sonra evet KIZ dediler. Zaten birden öğrenmiş gibi olmadık varsayımlarla öğrendiğimiz için "kız galiba,kız gibi" falan diye diye kız olduğunu tahmin etmiştik biz de bu kadar nazlanmaya. Eeee peki ismi ne olacak? Bir sürü isim buluruz içinden eleye eleye birine karar veririz diye düşünüyordum ama öyle olmadı. Birgün yürüyüş yapıyorduk Cenk'le yolda yürürken birden durdum ve "ismi NiL olsun mu?" dedim, o da "olsun" dedi ve oldu :) İsmini de bulduk,tamam. E hadi o zaman gelsin.Sürekli kendimi dinliyordum sancım mı var acaba diye. Acı eşiğim yüksek olduğu için ya hissetmezsem son ana kadar diye korkuyordum.
Son haftalar geçmek bilmedi.Sanki senelerdir hamileydim. Ne uzun geliyordu zaman. Yüzüstü uyumayı çok özlemiştim. Ters dönmüş kaplumbağa gibi yatakta debelenmekten yorulmuştum artık. Sürekli çişim geliyor,çişe gitmekten uyuyamıyorum. Yataktan kalkmak çok zor, debeleniyorum  debeleniyorum kalkamıyorum. Cenk arkamdan itiyor da kalkıyordum. Artık çok yorulmuştum bu muhabbetten "valla lazımlık alacağım kendime" diyordum. O kadar sıkıştırıyordu beni. Ama öyle ya da böyle günler geçiyordu.
Bahsetmiştim önceden de hamileliğimin son 3 ayı çok keyifli geçti diye,çok eğleniyordum. Cenk beni çok güldürüyordu. Komik bir kocam var :) Bir akşam salonda muhabbet ediyoruz ne konuştuğumuzu şu an hatırlamıyorum ama öyle bir güldüm ki zaten nefes alamıyorum kahkaha atmaktan boğulacaktım artık. Bir yandan gülüyordum bir yandan çişimi tutamıyordum. Hemen debelene debelene koltuktan attım kendimi dizlerimin üstüne çömdüm. Parkeye şakır şakır işiyordum. Cenk'in yüzünde ki şok ifadesini unutamıyorum. Ama ben hala nefes alamadan gülüyordum,gittikçe şiddetleniyordu durum. Neyse bir yandan kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum yavaş yavaş, yer göl olmuştu resmen, gözlerimden yaşlar akıyordu.Yerden kalkamıyordum bir türlü. Cenk şoktan çıktı,ben de sakinleştim biraz kendimize geldik  ve biz yerleri temizlemeye başladık. Bir yandan dalga geçiyor benimle,bir yandan da "o neydi öyle kaç litre su içtin sen?" diyordu. Sonra düşündüm ve birden "Ayyyy yoksa suyum mu geldi benim?" dedim.Cenk bu sefer ikinci şoku yaşıyordu "Ne suyu, nasıl böyle işeyerek mi geliyormuş?"diye soruyordu.Ben de " Ay ne bileyim internette bazıları yazmış okumuştum böyle de olabiliyor sanırım" dedim. İnternette de sapık gibi hamilelik ve doğumla ilgili herşeyi okuduğum için kafam iyice karışmıştı,çorba olmuştu. Bu sefer biz sağı solu koklamaya başladık,çiş mi değil mi anlayamıyorduk. Son haftalarımdı zaten. Suyumun gelme ihtimali de çok yüksek.Bu soru işaretleriyle uyuyamazdım.Hemen bir duş aldım, doğum çantalarını attık arabaya gittik hastaneye acile. Acilde danışma da sordular "Şikayetiniz nedir?" diye , Cenk'le birbirimize baktık "ne diyeceğiz şimdi" gibilerinden ve ben utana sıkıla "Şey ben altıma mı işedim suyum mu geldi  anlamadım da, ona baktıracaktık" dedim.Biri duydu mu diye de sağa sola bakınıyorum bir yandan. Acaba çok mu salak gözüküyorduk? Neyse yönlendirdi bizi doktora koşar adım kaçtık olay mahallinden.Doktorun huzuruna çıktık ve dedi ki bana "Şikayetiniz nedir?" ilk utangaçlığı bir nebze atmıştım üzerimden artık dedim ki "Ben çok güldüm tutamadım altıma kaçırdım ama bu arada suyum da gelmiş olabilir mi? Ona bakalım,tehlikeye atmayalım diye geldik" dedim Allahtan doktor bize kendimizi salak gibi hissettirtmedi "tabi tabi iyi yapmışsınız bakalım" dedi. Baktı ve su gelmemiş. Bebeğe bakalım dedi ve ilk defa yüzünün yarısını gördük. Gözlerinden aşağısını mezdeke gibi elleriyle kapamış çatık kaşlarıyla bize bakıyordu. Korktum valla bu niye bu kadar kızgın" diye.Yine de seçilmiyordu çok yüzüi, bir çift çatık kaş ve göz belli belirsizdi."Ama yine de bir nst'ye de girin bakalım durumunuza" dedi. Ona da girdik biraz sancı gördü ama doğum yapacak kadar değilmiş.Sonra gazlı bezin içine bir kağıt koyup verdiler bize, onu çamaşırıma koyacakmışım rengi mürekkep rengine dönerse o kağıdın, suyum geldiğini anlayacakmışım. Yani kısacası bir daha böyle saçmalayıp gelmeyin diyorlardı.Yerin dibine girdim yani.
Ama bana hamilelik anısı , babasının da ağzına sakız oldu. Ne zaman "çişim geldi" desem "suyun gelmiş olmasın sakın,doktora gidelim mi" diyordu. Sayesinde adım çıktı "sidikli hamile"ye. Saksı değilim ben sidikli de olsa hamileyim, en çok bana soracaksınız ;)





                              Bunlar da yüzünü göstermeyen NiL'in ultrason görüntüleri;




23 Kasım 2014 Pazar

DOĞUMA DEĞİL PARTİYE GİDİYORUZ KOPMAYA

Doğum yaklaşıyor, hazır mıyız? Son hazırlıklar tamamlansıııın! Doğum çantalarımız hazır mı? Hazır tabii ki de, hiç son ana bırakır mıyım? Neme lazım erken doğum falan olur.Sanırım 7. ayda hazırdı.  Bu yüzden Cenk'in diline düştüm zaten "Hamile olduğunu öğrendin, ertesi günü çantalar hazırdı" diyor. Pek sever kendisi mübalağayı.Bir de "İki valizi neyle doldurdun allah aşkına tatile mi gidiyoruz doğuma mı?" diyordu. Bu konuda mübalağayı biraz ben yaptım sanırım. Bebek için 6 tane yenidoğan takımı alan bendim. Kendim için de 5 takım gecelik ve pijama alan yine bendim.Hepsinin de ayrı sabahlığı vardı. Hastane koridorunda defileye çıkacağım sanki.3 tane bebek battaniyesi alan, evet yine ben. Ivır zıvırların hepsini saymayacağım ama kısacası renk renk balonlardan minimouse taçlara, sabunundan, tırnak makasına,parfümlerimden,makyaj çantasına, bebeğin tarağına kadar her detay vardı. Ay çocuk sanki sürekli sıçıp üstünü batıracak motoru soğumayacak hiç,tırnaklar da kazma gibi gelecek,saçlar rapunzel. Nasıl birşey hayal etmişsem artık,gözüm nasıl korkmuşsa. Hastanede 1 pijama bir gecelik giydim,bebekte 1 tulum giydi o kadar. Bir de koca valizin içinde bir ton eşya, lazım olanı ara ki bulasın. Offf çok saçmalamışım harbiden.
 Peki ya doğum süsleri? Ailede sanatçı çok, hazır alacak değildim ya. Ablam ve kuzenim ikisi de M.S.Ü. Güzel Sanatlar mezunu yetenekli hatunlar. Ben seçtim onlar yaptı :) Koç burcuyum çabuk sıkılıyorum ya, çok araştırmadım şöyle bir internete baktım hemen karar verdim şu olsun,bu olsun dedim ve bizim evde 3gün süren bir atölye kuruldu. Annem Eminönü'ne Kadıköy'e gidiyor malzemeleri alıyor,eksikleri tamamlıyor,ozalitçiye gidip baskıları yaptırıyor. Kızlar son hız çalışıyor. Neden son hız? Çünkü ben 100'er tane istedim herşeyden 100 tane minimouse'lu çerçeve magnet olsun,100 tane minimouse'lu lavanta kesesi olsun,100 tane minimouse'lu şeker hamurundan kurabiye olsun, 1 tane kocaman minimouse'lu kapı süsü olsun, bir tane minimouse'lu büyük takı yastığı olsun. Hazır hamileyim alttan alıyorlar beni, ya istedim de istedim. Çok değil mi,dediler." Ay yok değil değil, hem yetmezse ben napacağım eli boş mu göndereceğim insanları" dedim,bir de dudak büktüm cümlenin arkasından hemen sustular.( Bu arada gerçekten anca yetti) Onlar çalışıyor,kesiyor,biçiyor,yapıştırıyor ben de başlarında öğretmen gibi şunun şurası olmamış, ı ıh onu öyle yapmayalım, şurası biraz yamuk düzeltelim lütfen diye 3 gün boyunca başlarında bıdı bıdı yaptım durdum. Ben söylendikçe onlar derin nefes alıp dişlerini sıkıp gülümseyerek" tamam öyle yaparız" diyorlardı. Ama gerçekten çok uyuzdum. Neyse sonuç her şey istediğim gibi olmuştu. Ellerine sağlık valla hem yetenekleri için hem de bana katlandıkları için.Onlar olmasaydı yaptığım masrafın pardon annemin yaptığı masrafın en az 5 katını ödeyip alabilirdim süslerimi. Şeker hamurlarını ve doğum çikolatalarını da kayınvalide ile görümceye pasladım. Ben bir tek kurabiyelerimi yaptım yine kuzenimle. Bilmiyorum onlar benim kadar keyif aldılar mı ama kendi bebeğim için hazırlanmak benim için çok eğlenceliydi.Sanki hastaneye doğuma gitmeyeceğiz de,hoşgeldin partisi yapmaya gideceğiz. Çılgınlar gibi eğleneceğiz,kopacağız.Biliyorsunuz ben daha yenidoğan kızımın sırma saçlarını tarayıp,tırnaklarını manikürleyip, kucağıma alıp hastane koridorunda mini defileye çıkacağım. Sanırım hamileyken beynime pek oksijen gitmemiş :)


Not: Doğum süslerimi hazırlayan ablamın Ümit Demirali'nin bir blogu , kuzenim Merve Fiala'nın ise bir instagram hesabı var. İlgilenip iletişim kurmak isterseniz diye ekliyorum ;)

Çocuklarınızla eğlenceli aktiviteler yapmak için Ümit Demirali;
aktifanneilekeyiflizamanlar.blogspot.com.tr

Keçeden harika tasarımlar yapan kuzenim Merve Fiala;
http://instagram.com/melpomenez












22 Kasım 2014 Cumartesi

YAŞASIN MİNİK TEKMELER

Hamile olduğumu öğrendikten sonra merakla ilk hareketlerini bekledim bebeğimin. Acaba ne zaman hareket edecek ve bu nasıl bir histi. Doktorların genel açıklaması 18. haftadan sonra bebek hareketleri hissedilmeye başlanabilir yönündeydi ama ben belki önceden hissederim diye pür dikkat kendimi dinliyordum sürekli. Bir de şekerli birşey yediğinde çikolata falan hemen hareket ederlermiş. Bana da bahane oldu hergün çikolata yuvarlıyorum ve bekliyorum.
Tabii söylenenlerden farklı olmadı 4.5 aylık hamileydim ilk hareketlerini hissettiğimde.Cenk şehir dışındaydı yine yanımda bir tek ZaZ vardı. Çikolatayı ısırdım,yuttum anında bir pıtırtı karnımda. İnanamadım acaba bana mı öyle geldi devam ettim yemeye belli belirsiz bir iğnelenmeler. Ay sen misin bebeğiiiiim? Bilemedim emin olamadım,gittim bakkala biraz daha çikolata aldım bu bahaneyle :) Yemeye devam ettim ay valla pıtır pıtır bişeyler oynuyor sanki. Heyecanlandım,konuşmaya başladım onunla yetmedi Cenk'i aradım haber verdim. Kendimi dinlemeye devam ettim. Eskiden ağızda patlayan şekerler vardı ya, ha işte ağzında hissettiğiniz şeyi karnında hissediyorsun sanki. Tabi bu ilk başlarda ki hareketlerin hissi. Daha sonra ciddi tekmeler aldı o minik pıtırtıların yerini.
Bebeğim artık sürekli hareket ediyordu ve ben her defasında Cenk'in elini alıp karnıma koyuyordum; "Bak hissediyor musun,duydun mu?" diye. Ve bana sürekli birşey duymadığını,hissetmediğini söylüyordu. Ay çıldıracaktım nasıl hissetmez yahu. Ciddi ciddi kavga ediyordum. "Hemen elini çekiyorsun,n'olur biraz sabretsen de beklesen,hiç mi merak etmiyorsun,duygusuzsun işte,öküzsün" diye. O da bana "bekledim işte, daha ne kadar bekleyeceğim,sabahlayayım mı?" diyordu. Iııııh sinir oluyordum. Neyse ben her hareket ettiğinde yılmadım,devam ettim artık Cenk eli benim karnımda uyuyakalıyordu. Evet bebek
tekmeliyordu ama Cenk o sırada horluyordu.
Neyse haftalar ilerledikçe hareketleri daha da güçlendi. Ve Cenk Bebeğin ilk hareketini sırtına yediği bir tekmeyle hissetti. Hahahha öcümüzü almıştık. Sen misin bizi farketmeyen. Gece Cenk'e arkasından sarılmış uyuyordum o sırada gelişine vurdu bizimki ve Cenk uykusundan uyandı "o neydi öyle" diye. Oh beeee sonunda rahatladım. Artık hareketlerini o da hissediyordu fazlasıyla ve ben bilerek her gece ona sarılıyordum hihihihhi :) Genelde göbeğim açıkta gezdiğim için bırak ellemeyi,dokunmayı gözle görülüyordu hareketleri. Sığamıyordu artık darlanıyordu,o minik poposunu ittirerek aklı sıra yerini genişletmeye çalışıyordu. En fenası da midemi tekmeliyordu. İşte o sıralarda artık bebeğimin karnımda ki hareketleri duygusal gelmiyordu ağlıyordum acıdan. Zaten hamileliğimde hiçbirşey öyle reklam filmlerinde ki gibi olmadı. Bir kere evet karnınızda bir bebek olması fikri heyecan verici ama daha onu tanımıyorum öyle yüksek duygusallık,bebeğinle konuşmalar falan olmuyor. Çok da birşey hissetmiyorsun. Hatta acaba ne kadar çok severimi bile sorguluyor insan. Tabi şu an dönüp baktığımda tam anlamıyla saçmalamışım diyorum ama o zaman öyle değildi.Çok duygusuzdum hiç de öyle ulvi şeyler hissetmiyordum. Ve acaba kötü bir anne mi olacağım diye kendime kızıyordum. Ama şimdi öyle mi şu an hamileliğime dönüp baktığımda Nil'in karnımda olması inanılmaz romantik geliyor bana, onu ölesiye seviyorum ki,ona birşey olmasın, tekrar alıp içime sokup sakınıp saklasam ya diyorum bazen. Neyse doğuma kadar tekmeler,itmeler kakmalar devam etti ben doğurdum kurtuldum ama Cenk kurtulamadı. Sabaha karşı NiL'i uyandığında yanımıza alıyorum.Kızım beni öyle büyük bir dertten kurtardı ki,sabahları uyandıramadığım adamı aynı hamileleğimde yaptığı gibi minicik ayaklarıyla sırtına tekmeler atarak uyandırıyor her sabah. Cenk bir yandan onsuz uyanmak istemiyor bir yandan da "topuğuyla çok sert vuruyor serseri sırtım çürüdü artık" diyordu. Annelerin ahı kızları tarafından itinayla alınır.Yaşasın minik tekmeleeeeer :)




                                             Bu videoyu NiL darlanırken çekmiştim birgün,
                                        iyi ki de çekmişim ileride beraber izleyeceğiz kızımla :)























20 Kasım 2014 Perşembe

ÇATLAYACAK MIYIM? ÇATLIYOR MUYUM? ÇATLADIM MI?


Bütün hamileliğim çatlayacak mıyım, çatlıyor muyum, ay çatladım,çatlıyorum valla korkusuyla geçti. Evet çok korktum çünkü bilen bilir klasik bir durum vardır annen hamileliğinde çatlamışsa sen de çatlarsın.Doktorlar bile bu durumu destekler. Bizim ailenin bayanları hep çatladı. Bir yandan bu sonucu kabullenmeye çalışıyordum bir yandan da çatlamamak için elimden geleni yapıyordum.
Neler mi yaptım?
Genelde Göbek daha şişmediği için 4. aydan itibaren yağ,krem vesaire kullanın derler. Ben gebelik testinde hamile olduğumu gördüm ertesi gün aktardaydım annemle.
Valla ertesi gün annemle gittik aktara. Neden annemle gittim çünkü bizi bitkilerle büyüttü hep.Sanırsın herbalist kadın. Nerede bitkilerin orjinali,organiği var o bilir,alır getirir bize, bunu ye,bunu iç,bunu sür der. Biz de sorgusuzca yaparız dediklerini. Genel de ben ilk başta karşı çıkarım ama " bu ne beeee kokuyor bu beee, sürmem ben bunu, ıyyy ben bunu yemem,sen ye" diye karşı çıkarım sonra birgün birine iyi geldiğini duyarım,görürüm koşa koşa  anneme giderim çaktırmadan " Hani sen geçen bişiler bişiler veriyodun ya ben bi bakim ona,bi ver sen onu bana geri, bi deneyeyim de senin de gönlün kırılmasın" deyip kurnaz ve mağrur bir şekilde emelime kavuşurum.
Neyse girdik aktara bende hemen bir hassasiyet başladı kapıdan içeri girer girmez antialerjik sabun var mı, bitkisel nemlendirici peki? Hamileyim ya cam faunusa alınmam gerektiğini düşünüyorum herhalde. Neyse bişeyler aldım ama en önemlisi çatlak önleyici yağ idi. Gitmeden internette araştırdım,doğum yapıp çatlamayanlara sordum,ciddi bir araştırma yaptım. Herkes farklı bir yağ diyordu.Portakal yağı,badem yağı,kakao yağı,zeytinyağı,bebe yağı böyle gidiyor liste. Kafam karıştı. Gittiğimiz yer Kadıköy'de Otacı'nın dükkanıydı. Orada bir bayan vardı çalışan ben hamileliğimde bu yağı kullandım çatlamadım dedi.Bütün yağların karışımı bir şişe verdi,hemen aldım ama 4 ayı falan beklemedim 6 haftalıkken başladım hergün sürmeye. Daha  karnımda 1 cm bile büyümemiş bir bebek var ama öyle korkuyordum ki çatlamaktan yarın çok geç olabilir diye hemen başladım.
Yağı sürüyorum ve o yağ iyice emilsin diye göbeğim açık geziyordum evde. Yağın da emilimi zor bilirsiniz yani ben akşama kadar göbeğim açık geziyordum. Hatta 40 hafta bütün hamileliğim böyle geçti diyebilirim. Zaten Cenk koca göbeğimi görmekten usandı artık "Hamile olduğunu öğrendiğinden beri kapanmadı o göbek hep ortada" diye söyleniyordu. Elimde olsa küveti yağla doldurup  bütün gün içinde yatacaktım. Bir de ben her yerimi yağlıyordum "ya şuram da çatlarsa" diye  sonra pehlivan gibi geziyordum evde. Cenk'e artık bööög gelmişti üstüne bir de 24 kilo aldığımı göz önünde bulundurursak pek iç açıcı bir şekilde değilmişim ama yine de sempatiktim bence :)
Neyse 6 aydan sonra göbeğim hızla şişmeye başladı. Ben hala endişeliydim. Göbeğim açıkta olduğu için ZaZ'ın patisi değdiğinde cildim de hassas olduğu için çizik oluyordu hemen Cenk' e gidip "baksana bir baksana çatlak mı o çizik mi, he emin misin çatlak olmasın sakın" diye soruyordum. Çok kilo aldığım için endişelenmeye başladım. İyice araştırdım ve çatlaklar için en ideal kremin "lierac" olduğuna karar verdim. Kullanan bir çok arkadaşım da çatlamamıştı. Sağolsunlar 2 adet can ötesi arkadaşım bana 4 kutu lierac hediye ettiler. Bence bir hamileye alınabilecek en güzel hediye iyi bir çatlak kremi. 6. aydan sonra doğuma kadar hergün malzemeden çalmadan bol bol sürmeye devam ettim. Sonuç mu? Ailede hamileliğinde en çok kiloyu alan ben çatlamadım. Annen çatlamışsa sende çatlarsın klişesini kırdım,tek bir faça almadım çok şükür. Yalnız şimdi dönüp bakıyorum da ne kadar çok kafama takmışım. Muhtemelen önceki hayatımda falan çatlaklarla dolu bir kadındım, hatta elim yüzüm bile çatlak içinde olabilir. Bu "çatlamayacağım ben" sendromunun mantıklı bir açıklaması olmalı ama değil mi?



                                                   

19 Kasım 2014 Çarşamba

HAMİLELİKTE HAYVAN BESLEMEK CAİZ MİDİR?

Eveeeet geldik dananın kuyruğunun koptuğu yere. Atarlı bir hamile olarak en çok sinirlendiğim konu buydu. Ben ne zaman hamile kaldım çevremdekiler bık bık konuşmaya başladı; " Köpek kalacak mı?,E ama köpekle nasıl olacak?, Olmaz evladım koca köpekle bebek olmaz,yapamazsınız?, Hem yazık değil mi çocuğa? Hem nasıl gezdireceksin hamileyken o köpeği? Evet köpek kalacak! Evet köpekle çok da güzel olacak! Köpekle bebek şahane olacak! Bal gibi olacak! Hiç yazık değil,ne mutlu ona,sana yazık! Hamileyken de gezdireceğim onu,hatta gel benimle diğer koluma da seni  takıp gezdireceğim!
Bunlar tabi bugüne kadar hayvan beslememiş insanların yorumları. Hayvan sahiplenmenin evlat sahiplenmekten çok bir farkı olmadığını ben nasıl anlatayım? Ayrıca ben ZaZ'ı birgün çocuğum olursa bırakırım diye almadım."Pazara kadar değil mezara kadar bizim hayvan sevgimiz abla,ne sandın ya" diye haykırası geliyordu içimdeki hayvansever kronun.
Hem veterinerimle ve doktorumla da konuştum parazitlerini ve aşılarını yaptırdıktan sonra hiçbir zararının olmayacağını. Onun tüyünün evde ki halıdan veya peluş bir oyuncağın tüyünden farklı olmadığını söylediler. Toksoplazma testim de misss gibi çıktı. Hem hayvanla büyüyen çocukların diğer çocuklara göre bağışıklığının daha kuvvetli olduğunu ve doğduğundan itibaren evde hayvan olduğu için kıla tüye karşı alerjisinin olmayacağını da öğrendikten sonra bana söylenenler,vazgeçirme politikaları, göz korkutmaları çokta tın'dı :)
Zorluk çekmedim değil çektim zaman zaman. ZaZ çok heyecanlı bir köpek,2.5 yaşında daha çocuk ve 40 kilo olduğunun farkında değil dana.Şuursuz birden kucağına atlayıp seni yere devirebiliyor. Sürekli hareket halinde kıçı başı durmuyor. Hadi evde biraz daha sakin ama aç köpek sokakta yiyecek kokusu almasın (buna bayat ekmek ve kuşlar için yerlere atılmış bulgur taneleri dahil) öyle bir koşuyor ki tasmayla peşinde sürükleniyorsun. Kakasını yapıyor yere ben daha ayakkabımı bağlamaya zor eğiliyorum bir de bunun bokunu toplamaya çalışıyorum. Bir de 1 saat içerisinde 3 tane bırakıyor sağolsun. Neyse sonuç olarak yaptım, hergün en az 1 saat gezdirdim onu, dikenli tasma taktım daha az çekiştiriyordu sonra zaten benim yavaş yavaş penguen yürüyüşlerime ayak uydurmaya başladı. Tek sorun beni gördüğü zaman çok seviniyordu ve üstüme atlıyordu hamileliğimde bir kaç faça attı göbeğime. Ama biz ailece hunharca severiz birbirimizi. Bunların dışında sokakta çok komik gözüküyorduk sanki bir penguen elinde tasması köpek gezdiriyor :)
Ben 8. aydan sonra yürümekte ve nefes almakta zorlanmaya başladım ve ZaZ'la yürüyüşlerimizi bitirdim. Çok vicdan azabı çektim, çok sıkılıyordu.Ben sürekli uzanıyordum. Yattığım yerden koridora top atıp duruyordum o da koşup getiriyordu. Ve son ay çok güzel eşlik etti bana,çok duygusallaştı. Doğuma 3 gün kala sürekli kafasını göbeğime koyup uyuyordu. Cenk göbeğime doğru vuruyormuş gibi yapıyordu çıldırıyordu,Cenk'e saldırıyordu bebeği korumak için. Şimdi o günleri hatırladım da offff ne güzel bir dostsun sen itoğluit.
Sonuç olarak hayvan besleyen hamilelere yaptığınız uyarılar moral bozmaktan öteye gitmiyor, sevgisizliğinizi "ama ben senin iyiliğin için söylüyorum" kalıbına sokmayın. Bence kendi iyiliğiniz için bir hayvan sahiplenin size sevmeyi öğretsin. Saksı değil onlar dostlar senden benden daha esaslı dostlar hem de...


Doğumdan  3 gün önce bu şekilde nöbetlere başladı,başında bekledi...



NiL karnımdayken ZaZ'ın NiL'i dış güçlerden koruması :)


18 Kasım 2014 Salı

NASIL 24 KİLO ALDIM?!

Gelelim hamileliğimde en merak edilen konuya;nasıl 24 kilo aldım? :) Valla onu tam olarak ben de hala anlamış değilim ve aklımın ucuna gelmezdi böyle olacağı. Her yeni hamile kalmış kadın gibi ben de "10 kilo alırım en fazla 15" dedim. 15 kilo almak bile ütopik geliyordu bana. "50 kiloyum oha 65 mi olacağım, olmam" diyordum 74 kilo ile ortalıkta yuvarlanıyordum en son :)
İlk başlarda herşey çok iyi gidiyordu çok düzgün besleniyordum peynirim,yumurtam,etim,sütüm mık mık herşey söylenildiği gibi sağlıklı ve ölçülüydü. ZaZ'la zaten hergün yürüyüş yapıyordum en az 1 saat. 5 aylıkken 5 kilo aldığımı hatırlıyorum. Son 4 ayda 19 kilo almak  ne demek? Evet yemek yerken biraz ölçüyü kaçırmış olabilirim ama 24 kilo alacak kadar değildi valla üstelik hamileliğimin 8. ayına kadar ZaZ'la hergün nonstop yürüdüm. Yine bütün suç Cenk'in bence. Gece yarısı hamile insana "acıktım ben sana da makinada tost basayım mı?" denir mi? Hamile insanın evine cipsler,çikolatalar doldurulur mu? Sağolsun gelen giden de eli boş gelmedi.Ne getirdilerse ucundan azcık yediğimi zannediyordum.Son ayda artık ben amaaaaaan aldım alacağımı daha ne kadar kilo alabilirim ki son 1 ayda deyip sabahları penguen gibi koşar adım pastaneye gidip poğaça,simit alıp kallavi kahvaltılar ettim. Hergün çikolatalar tatlılar yemeye başladım. (muhtemelen bu yüzden kızım çok tatlı oldu)
Bir de şöyle bir durum var hep katkı maddeli şeyler yemem hamileliğimde çok dikkatli beslenirim ben derdim, hayatımda içmediğim kadar cola içtim,bildiğin cola aşeriyordum,tutamıyordum kendimi. İlk 5 ay kadar sağlıklı düzgün beslendiysem son 4 ay o kadar gereksiz şeyler yedim içtim,canım sürekli pis şeyler çekiyordu. Evet çok kilo aldığımın farkındaydım ama hamileydim göbek mi,bebek mi belli değildi. 
Hamileliğim boyunca hayatımda almadığım iltifatları aldım "hamilelik bir insana bu kadar mı yakışır,hep böyle kal,çok güzel oldun" Hergün ultra iltifatlar alıyordum. Sonra birden 8. ayda kesildi iltifatlar.Hani benim" amaaaan daha ne kadar kilo alabilirim ki boşver yiyeyim bari" dediğim dönem. Dedim noluyor o kadar çok mu kilo aldım,gittim soyundum geçtim aynanın karşına bir de ne göreyiiiiiiim; diz kapaklarım yok! Evet çok ciddiyim yoklardı şişmanlıktan o çıkıntı kaybolmuş diz kapaklarım içeri gömülmüştü. Oysa ki Cenk'le ilk tanıştığımda bana ettiği ilk iltifat "çok güzel diz kapakların var" idi. (evet çok saçma ama aynen böyle demişti) Neyse artık çok geçti yapacak birşey yoktu kendimi üzüp bebeğimi strese sokmanın bir anlamı yoktu,çikolata yiyip mutluluk hormonu salgılamıydım hatta :) ve aynen böyle devam ettim.
Artık koltuktan yardımsız kalkamıyordum birinin beni çekerek kaldırması gerekiyordu,arabadan yardımsız inemiyordum direksiyondaki kişinin beni dışarı doğru ittirmesi gerekiyordu, gece çiş nöbetlerine kendim kalkamıyordum Cenk'i dürtüyordum Cenk beni yataktan itiyordu ben yuvarlanarak anca kalkıp çişe gidebiliyordum. Çok ciddiyim hiç abartmıyorum bunların hepsi gerçek. Benim annem tombiktir ama kadın benim yanımda cücük gibi kalıyordu ben maması gibi duruyordum onun.Allahtan canım kocam da çok kilo almıştı, tek tesellim oydu.Yürüyüş yapmaya çalışıyordum ama nefesim yetmiyordu adımlarım küçülmüştü. Ben hareketsiz kaldıkça yediklerim çoğaldıkça, kilolarım artıyordu.
Tam 40 hafta sürdü hamileliğim ve son haftalar gerçekten çok zordu. Hareket etme özgürlüğümü geri istiyordum artık. Kendi başına hareket etmeyi,eğilip kalkmayı,yürümeyi,nefes almayı özlemiştim.
Doğurunca birden zayıflayacağımı düşünüyordum hep. Öyle demişlerdi bana ama doğumda gider hepsi demişlerdi. Hastaneye tebriğe gelenlerin odaya girip beni gördükleri zaman yüzlerinde ki o şok ifadeyi unutamıyorum.Bir çoğu çaktırmamaya çalışıyordu bazıları da "e hani doğurmadın mı sen içinde bir tane daha kalmış olmasın sakın" tarzında şakalar yapıyordu.Doğuma 74 kilo ile girdim 2 gün hastanede kaldıktan sonra eve geldim ve hemen tartıya çıktım hala 74 kiloyum. Nasıl yani içimden bebeğin kilosu bile çıkmamıştı 3.300 gram bebek doğurdum ben ya deyip lohusa depresyonuna girmedim ama çok ciddi kilo depresyonuna girdim. Ve ben artık hamile değil şişman bir kadındım!Saksı değilim ben şişmanım,en çok bana soracaksınız!

(not :Hamileliğimden fotoğraflar ekledim ama yine de son halimi eklemeye elim varmadı,yüreğim dayanmadı.O fotoğrafı nasıl zayıfladığımı yazdığım yazıma ekleyebilirim görmeye tahammül edebilirsem)





















17 Kasım 2014 Pazartesi

HAMİLE SİNDRELLA HAMİLE KÜLKEDİSİ'NE KARŞI

Hamile kaldığımda çok sevindim,havalara uçtum,dünyaya sığamadım. Sandım ki 40 gün 40 gece kutlayacağız bu ilahi durumu. Evet çevremde herkes çok sevindi,mutlu oldular,tebrik ettiler hatta süprizler yapıldı,hediyeler,çiçekler geldi,şampanyalar patladı.Ama sonra birden bıçak gibi kesildi ilgi,alaka.Sanırsın Sindrella Kül Kedisi'ne dönüştü."E hadiiii ben hala hamileyim ilgilenin benimle,şımartın beni" oysa ki çok alışmıştım.Sanki yeryüzünde ilk hamile kalan kadın bendim ve özenle bakılmam,ilgilenilmem gerekiyordu.Tatmin olmuyordum. Öyle arsız bir beklenti içerisine giriyor insan.
İşin aslı hakkımı yemeyeyim şimdi objektif bakıyorum da o döneme gerçekten zor bir dönemdi Cenk'le de sorunlu bir dönemdi evliliğimizde hatta kabus gibiydi, çok mutsuzdum ve arkadaşlarımın hep işi vardı,bırak ilgi alakayı kimseyle dertleşemiyordum bile.Çok insan severim hergün arkadaşlarım gelsinler gitsinler bayılırım. Benim gibi sosyal bir insan için böyle bir dönemde yalnız kalmak ceza gibiydi.Her akşam uyurken ağlıyordum her sabah kalktığımda yastığım ıslak uyanıyordum.Çok yalnız hissettim kendimi ZaZ ,ben ve karnımda bebeğim çok yalnızdık sanki.Bak aklıma gelince çok üzüldüm o zaman ki halime,çok yazık bize :(  ZaZ'la yatıyorum kalkıyorum,yürüyüş yapıyorum ve günler geçiyordu. Yalnızlığımı,duygusal devinimlerimi, hamileliğimin nazını, kaprisini, ruhumun çalkalanışını hepsini köpeğimle başbaşa yaşıyordum.
Çok şükür sonunda gidişat değişti. Evimizde rutubet oluştuğu için biz taşınmaya karar verdik. Derler ya tedbil-i mekanda ferahlık vardır diye. 6 aylık hamileyken evi taşıdık ve dünyam değişti. Cenk'le çok mutluyduk ve yeniden ilgi delisi olmuştum.Eski evimizin bahçesinde yatak odasının camının önünde incir ağacı vardı o ağacın uğursuzluğuna verdim evliliğimizdeki sorunları. Ocağıma incir ağacı dikilmişti resmen.Benim bu inancım Cenk'in işine geldi; "Benim bir suçum yoktu hep incir ağacı yüzünden oldu herşey" diye dalga geçer hala :) Arkadaşlarıma da yeniden kavuşmuştum. Hergün birileri geliyor beni pohpohluyordu. Ne değişti ne oldu bilmiyorum sanırım evliliğimiz için taşınmak iyi oldu, arkadaşlarım da göbeğim şişince hamile olduğumu hatırladılar sanırım :) Benim göbeğim şiştikçe şımartılıyordum. Şımartıldıkça ben şişiyordum. Tamamen doğru orantıda gelişti bu olay ve ben 24 kilo aldım. Kilodan ve mutluluktan patlayacaktım artık :) Sanki kaybolan ayakkabımın teki bulunmuştu ve yeniden Sindrella olmuştum tek fark artık şişman bir Sindrella olmuştum. Saksı değildim ben Sindrella'yım en çok bana soracaksınız ;)
(Not: Bu yüzdendir doğumdan sonra ne kadar hamile arkadaşım varsa hep aradım,sordum ,ilgilendim şefkat besledim. Şımartın hamileleri 9 ay bea çok görmeyin gariplere)


    







15 Kasım 2014 Cumartesi

DELİ DEĞİLİM HAMİLEYİM

İyi ki bir hamile kaldık arkadaş ne bu deli muamelesi anlamadım. Tamam hormonlar tavan yapmış olabilir duygusal tepkilerim bir gıdım fazla olabilir ama bu verdiğim tepkilerde haksız olduğumu göstermiyor ki, bunu bir farkedelim lütfen kendinize gelin ve yüzünüzde ki o alaycı gülümsemeyi bir silin.
Bu yazıyı bebeğim 7.5 aylıkken yazıyorum. Ne gebelik, ne de lohusalık semptomları var üzerimde. Ve şimdi dönüp bakıyorum geriye evet hamileliğimin ilk 6 ayında herşeye ağladım ama üzdünüz ki beni ağladım.Hamileyim diye ağlamadım. Her tepki verdiğimde "ay hamile ya ondan şey ediyor ses etme", "şimdi onun hormonlar coştu tabi boşver alttan al". Ayyyy çığlık çığlığa bağırasım geliyordu "Deli Değilim Hamileyim!" diye.
Bakın en fazla şunu kabul edebilirim bir olay oldu ve üzüldüm diyelim. Hamile olmasam ben buna bir köşede minik minik mütevazi gözyaşları dökerdim. Hamileliğimde böğüre böğüre yastıkları yumruklayarak ağladığım doğrudur. Arada sırf böyle ufak bir fark var :) Bu beni üzdüğünüz ve ağlattığınız gerçeğini değiştirmiyor tamam mı?
Ben orada çığlık çığlığa çıldırırken beni alttan alıp, bıyık altı gülümsemeniz kendinizi olgun, ermiş moduna sokmanıza gıcık oluyordum ve ve hatırladıkça hala oluyorum.(oh beaaa) Şimdi de hamile değilim deliyim diyelim o vakit. Ha yani normal olamama durumu hakim.Sonuç olarak saksı değilim ben hamileyim en çok bana soracaksınız yoksa hormonlarımla döverim sizi ;)



14 Kasım 2014 Cuma

BABACIĞIM BEN GELİYORUM



Evet hamileydim. Peki bunu ona nasıl söylemeliydim. Bir hatırası olmalıydı. Gebelik testini direk eline versem anlar mıydı? Yoksa bir yemek hazırlayıp mı söyleseydim ama inan yemek hazırlayıp söyleyecek sabrım yoktu. Sonra aklıma bu fikir geldi göbeğime"Babacığım ben geliyorum"  yazayım açayım göstereyim.Sonra çığlıklar,sarılmalar,öpüşmelerle coşalım :)
Eve geldi ama ben yerimde duramıyorum. Sapık gibiyim şimdi açayım,dur bir üstünü değiştirsin sonra açayım.Ay yok telefonla konuşuyor kafası dağınık biraz bekleyeyim. Ay bekleyemeyeceğim.Açacağım artık,dayanamıyorum. Gittim yanına tam söyleyeceğim bir heyecan basıyor beni,sanki evlenme teklifi edeceğim. Tam söyleyecektim olmadı,kahve içer misin dedim,içerim dedi.Koşar adım kaçtım kahve yaptım,bütün cesaretimi topladım ve geldim. Ben sana birşey söyleyeceğim dedim.Söyle dedi. Ve sonunda açtım göbeğimi. Baktı ve şaka mı bu dedi.(sürekli hamileyim diye kandırıyordum da) Dedim hayır. Bir kahkaha attı ve hiç hayalimde ki sarılmalar,kucağına alıp döndürmeler olmadı. Artık baba oldu ya.Tam bir baba sıkıcılığında geldi yanıma bayramlaşır gibi elimi sıktı ve yanaklarımdan öptü beni.Bu ne yaaaaa,bu neee? Bir de benim bir elimde telefon videoya alıyorum bir yandan ileride bebeğime izletirim bu anıyı diye. ya bırak çocuğa izletmeyi inan ben bile bir kez izlemedim. Attım pc'ye duruyor bir yerlerde.Allahtan önden fotoğraflarımı kendim çekmiştim de o güne ait hatıra olarak kaldı bana.
Neyse o gün sanırım şoktan odun gibi davrandı. Gün geçtikçe özümsedi ve o da heyecanlanmaya başladı sağolsun kendisi. Sonuç olarak saksı değilim ben hamileyim, en çok bana soracaksınız ;)

12 Kasım 2014 Çarşamba

HADİ BEBEK YAPALIM

Anne olmak için evlendim ben. Kocamı çok seviyorum yanlış anlaşılmasın ama "ay hadi artık evlenelim" naralarını bir an önce anne olmak için attım ben . Zaten 31 yaşında evlendim daha ne kadar bekleyecektim daaaa :) Biyolojik saatimin çanları kulakları sağır edercesine çalıyordu. İmzayı attık başladım ben "eee hadi ne zaman gelecek bebiş,hadi bebiş gelsin" Cenk'de her erkeğin sıkıcılığında " bir dur daha 1 sene kendi başımıza yaşayalım,bi sakin yaşayalım hem durumları düzeltelim" falan da filan daa. Tabi konuşuyor ama benim kulağımda söyledikleri "bla bla bla" diye çınlıyordu.Sonra bir durdum hayır böyle yapmamalıyım onun da istediği,kendini hazır hissettiği zaman da yapmalıydık.Ama ya hiç kendini hazır hissetmezse. Hem hangi erkek kendini hazır hissetmiştir ki? Hep bir şeyler eksik.Yeterince gezelim,yeterince paramız olsun,yeterince kafa dinleyelim,hele bir şu olsun bu olsun. Hiç bir zaman kendini bir çocuk için hazır hissetmezsin. Ben susmak bilmedim bu konuda Cenk sonunda artık "tamam" dedi. Bu sefer ben yine "ay yok olmaz böyle, sen çok isteyince olsun,benim zorumla olmasın" dedim. Şöyle mi böyle mi, ay yapsak mı dursak mı,ne yapsak derken ben 9 aylık evliyken süpriiiiiz hamile kalmışım. Korunduğumuzu zannediyorduk.Ama her zaman bir risk vardır. Ben nedense şaşırmadım. Hamile olduğumu öğrenmeden birgün önce bir kız bebek gördüm rüyamda zaten.Ayrıca bahçeye yavrulayan anne kedi sürekli eve girip yavrularını benim başucuma taşıyordu.Meğer benim miniğim bir kere gelmeye karar vermiş,bana  haber salıyormuş çeşitli yollarla.
Regl olmam gereken gündü olmamıştım. Sürekli öğlenleri uyuyakalıyordum.Gündüz uyumayı hiç sevmem uykusuzluktan bayılsam da uyuyamam ama her öğlen eter koklamış gibi bayılıyordum. Neyse test yaptım silik bir ikinci çizgiyi gördüm. Bir heyecan bastı beni evde oradan oraya koşturuyorum.Elimi koyacak yer bulamıyorum.Anne olacağım ben diye çığlık çığlığa bağırmak istiyordum.(ne saçma bir istek o ne ya) Annem beni sakinleştirmeye çalışıyordu "dur kızım belki değildir sonra üzülme" falan.Tabi yine bana göre annem o sırada "bla bla bla" diyordu. Çizgi silikti ama bence kesin hamileydim. Koşa koşa,hoplaya zıplaya gittim kan testi yaptırdım. Veeee işte bu top ağlardaaaaaa hamileyim hamileeeeee...Saksı değilim ben hamileyim, en çok bana soracaksınız :)






2 Kasım 2014 Pazar

YOLDAŞ ZaZ

 Evde köpek bakmak zor, çok zor hem de.Bir kere kedi gibi değil köpek, mamasını suyunu ver evde dolaşsın yeter diyemiyorsun, hergün 1-2 saat gezdirmek zorundasın. Ayrıca günde 3-4 kere tuvaleti için dışarı çıkarmak zorundasın. Eve alıştırayım deme evin bir kokar ki istediğin kadar temizle gitmez o koku yerleşir. Kedi kendi kendini oyalar ama köpek öyle mi sürekli benle oyna, benle ilgilen, beni de gezdir, bana da yemek ver bakışları vicdanınızla başınızı derde sokar. O kadar dibinizde, o kadar bağımlıdır ki size artık vücudunuzun bir uzvu gibi olur. Yemek yersin bakışlarını senin yemeğinden ayırmaz şıp şıp salyalarını akıtarak izler, hergün kıl tüy derdine evi süpürürsün,ortada yiyecek birşey bırakamazsın, misafirlerin geldiğinde onları rahat bırakmaz oyun oyna benimle,sev beni,benimle ilgilen.Şşşşt,dur,yapma,hayır demekten yorulursun artık başından gitsin diye topu atarsın ama anında geri getirir iki çift laf edemezsin misafirinle.
  Ha belki ben köpeğimi iyi eğitemedim biraz daha fazla zorlanıyorum ama genel olarak yine zor sorumlulukların bunlar baştan bil yapabileceksen al. Alıp ta ben bakamadım deyip bırakacaksan bana hayvan seviyorum deme zaten.
Bizi çok uyardılar köpeğe köpek gibi davranın bebek gibi davranmyın. Ona acınmayın yoksa ileride siz acınacak durumda olursunuz diye. Köpek yerini bilmeli yoksa çok zorlanırsınız dediler. Nasıl sinirlendim onlara nasıl köpeğimi sevemeyecek miyim ben deyip koynuna alıp yatakta beraber yatmalar mı dersin, bir hata yaptığında Cenk cezalandırmak istediğinde araya girip" hayııııır yavru o daha bilmez babası yanlışlıkla olmuştur deyip ceza yerine öpücüklere boğup Cenk'in cezalarından kaçırıp ödüllendirmek mi dersin,istediği yerde yatıyordu kafamın üstünde,yatağımda,koltuğumda, yorulduğu zaman kucağımda taşıyordum (küçükken;şu an 40 kilo dana)
Ay neyse kendimi daha fazla yeremeyeceğim gel zaman git zaman bu itin beni sallamadığını sadece Cenk'in sözünü dinlediğini farkettim biraz kırıldım,incindim,örselendim ama beni Cenk'ten daha çok sevmesi beni görünce çıldırması beni tatmin ediyordu. Taaaa ki bizim dana 40 kilo olduğunda dışarıdan bakıldığında ben mi onu gezdiriyorum o mu beni gezdiriyor belli olmayana kadar ama artık çok geç bağırsam da, çağırsam da, cezalandırsam da, kıçımı da yırtsam benden tırsmıyor. Neyse artık koltuğa. yatağa ve kafama çıkmıyor,bu da birşey.Evde sözümü dinliyor ama dışarıda o benim sahibim onu gezdirmeye çıkardıysam onu gezdireceğim telefonla konuşturmuyor,yolda birini gördüğümde sohbet edemiyorum üstüme çıkıyor.Ay rezil ediyor beni kısacası ben de onun kurallarına uyuyorum maalesef .
  Ama bütün bu olumsuzlukları silen o kadar çok özellikleri var ki; anlatsam bir köpeğin olmadıysa hiç bir zaman anlayamayacaksın.Beni çok kızdırıyor,yoruyor ama onun yokluğunu düşünemiyorum,gerçek bir yoldaş


. Eve geldiğimde başka kim bu kadar çılgınca sevinebilir ki, her canın sıkıldığında kim seninle yürüyüş yapmaya eşlik eder ki, ağlamaktan utandığında bir tek ona sarılıp köpekler gibi ağlayabilirsin, sürekli gözlerinin içine bakan,sürekli yolunu gözleyen,sürekli seninle gezen,eğlenen ve bıkmadan seni her halinde seven bir canlı var. Bak çok içlendim şimdi. gidip üstüne atlayasım geldi. ZaZ bizim için çok önemli evliliğimizin ilk gergin yılında,işsizliğimizde,en stresli dönemlerimiz de ZaZ bugün sıçtı mı,nasıldı kakası sıvı mıydı, midesini bozmuş olmasın,dışarıda birşey mi yedi acaba diye kendi derdimizi bokuyla bize unutturan dünya güzeli baş belamız.Dünyanın en şımarık köpeklerinden birinin anasıyım ben saksı değilim, en çok bana soracaksınızzz en çooook... ( bakın açıkyüreklilikle köpeğime olan yufka yürekliliğimi size anlattım bu konuda beni kaale almamazlık yapmayın uygulamıyor olabilirim ama köpekler hakkında çok şey biliyorum siz yine de en çok bana sorun tamam mı;))